21 Temmuz 2011 Perşembe

KARTAL TEPE YÜRÜYÜŞÜ

BUGÜN (21 TEMMUZ 2011)  BAKSİS YÜRÜYÜŞÇÜLERİ OLARAK BÖLGEMİZİN EN YÜKSEK NOKTASI OLAN KARTALTEPE'YE YÜRÜDÜK. ( ABDURRAHMAN KIZIL, AHMET AVCI, ARMAN BORULDAY, EROL EREN, FAZLI HIŞIR, FİKRET AKAR, SEYFİ CEBİOĞLU)
ASLINDA KALABALIK BİR GRUPLA YÜRÜMEYİ UMUT VE ARZU EDİYORDUK. KİMİ ARKADAŞLARIMIZ (Haluk ÖZKAN, Hasan VARIŞLI, DOSTUM HASAN, Recep MİCO, Ahmet ATEŞ)  ÖZEL İŞLERİ NEDENİ İLE KATILAMADILAR.
Sabah 07 de başlayan yürüyüş keyifli bir biçimde sürdü. 2008'de bu tepeye yine yürümüştük (Ahmet AVCI, DOğan KAYA, Fikret AKAR, Fazıl Hışır ve Erol EREN).
Ve artık yolu da bildiğimizi sanıyorduk. Ne yazık ki Kılavuz ve Oymak başımızın dersini iyi çalışmadığını anladık...
Yorucu ama keyifli bir yürüyüşten sonra 2 saat 15 dakikada zirveye ulaştık. 2009 yılının 10 Ağustosunda başlayan yangının ne kadar büyük zarar vermiş olduğunu da yerinde görmüş olduk.
İşin sevindirici yanı, Orman Teşkilatı bölgeyi yeniden ve daha yoğun bir biçimde ağaçlandırmış.
Çokca kurum FİDANLIĞI da gördük.
Zirvede yanımızda götürdüğpümüz yiyecekleri paylaşarak yedik... Çok lezetli yiyecekler, bizi hem dinlendirdi hem de yürüyüşün devamı için enerji verdi...
Ne yazık ki söz verildiği halde KARPUZ getirilmemişti.... Karpuz yoktu ama kimi arkadaşımız ne olur olmaz diye bıçak getirmişti.
Zirve'den Seferihisar'ı, Akarca'yı, TEOS'u, Payamlıyı, Ürkmez'i, Sisam adalarını... Ve uçsuz bucaksız HARİKA deniz manzarasını seyrettik. BANSİS'İ ve ÖMÜR Beldesini de gördük hatta dönüş yolumuzu bile...
45 dakika dinlenmeden sonra dönüşe geçtik...

Ama dönüş başlayınca  çıkınca işler karıştı.
Kılavuzlarımız dönüşte de yolu bulamadılar... Önümüzde DOĞANBEY köyü olmasa Banksisi de bulamayacaklardı...
Her şeye karşın, yorgunluğa değdi. Gelemeyen arkadaşlarımız adına üzüldük...
Tekrar bu yürüyüşü yapmak istersek, daha erken çıkılması ve kılavuzların ve Oymak başının değiştirilmesi kararına vardık.


2008 yılında gerçekleştirilen yürüyüş görüntüleri...





YÜRÜYÜŞ BAŞLANGICI




 AYAKTA MOLA...


YORGUN YÜRÜYÜŞÇÜ 


 ARA MOLA...




SON YAKLAŞMA...
KARTAL TEPE'DEYİZ...



 YEMEK VAKTİ...




 TEPEDEN GÖRÜNÜMLER...

KARTAL TEPEYE DÖNÜŞTEN BAKIŞ...




DEPREM UYARISI

ÇEVRECİ YAZAR ÜMİT BORA’DAN UYARI…
YURDUMUZ DEPREM KUŞAĞINDA!
EGE BÖLGEMİZDE DEPREM ENDİŞESİ ARTARAK SÜRÜYOR (KÜTAHYA SİMAV'DAN SONRA, MANİSA VE İLÇELERİNDE YER HAREKETLİLİKLERİ BAŞLADI)
PEKİ DEPREM VE TABİİ AFETLERE EGE BÖLGESİ NE KADAR HAZIR?
İZMİR VALİ YARDIMCISI SAYIN MUSTAFA AYDIN DEPREM VE AFETLERLE İLGİLİ GENİŞ ÇALIŞMALAR YAPIYOR HALKIMIZI BİLGİLENDİRİYOR.
SAYIN MUSTAFA AYDIN'DAN KAMUOYUNA AFETLER KONUSUNDA MESAJ VAR!
SAYIN VALİMİZ "İZMİR VE EGE BÖLGESİNDE OTURAN VATANDAŞLARIMIZIN AŞAĞIDA VERDİĞİMİZ İZMİR VALİLİĞİ LİNKİNE GİREREK BİLGİLENMELERİNİ VE BU KONULARDA ÇALIŞMA YAPMAK İSTEYENLERİN KENDİLERİNE BAŞVURMALARINI" BEKLİYOR.(AFETLERE KARŞI NE KADAR BİLGİ SAHİBİ OLURSAK O KADAR TEDBİRLİ OLUR CAN VE MAL KAYBINI ÖNLERİZ)
SAYIN MUSTAFA AYDIN'IN BU MESAJINI SİZLERLE PAYLAŞIYOR VE DUYARLILIĞI İÇİN KENDİSİNE ÇEVRECİLER ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM.
AFETLER KONUSUNDA ŞAHSİ UYARIM VAR!!!!!!
SON ADAPAZARI, İZMİT, GÖLCÜK, DÜZCE VE İSTANBUL AVCILAR DEPREMİ SONRASINDA GİTTİM GENİŞ İNCELEME VE ARAŞTIRMALAR YAPTIM.
BU ARAŞTIRMALARIMI ZAMAN ZAMAN KAMUOYU İLE PAYLAŞTIM VE PAYLAŞMAYA DEVAM EDECEĞİM.
ANCAK SİZLERDEN RİCAM BÖLGENİZDE BÜYÜK VE YIKICI BİR DEPREM OLMUŞSA LÜTFEN DEVLET KURUMLARININ UYARI ANOSLARINI ÇOK İYİ TAKİP EDİN VE SAKIN ARABALARINIZA BİNİP "ANA YOLLARI TRAFİĞE KAPAMAYIN"
ARAÇ TRAFİĞİNE KAPANAN HER YOL ENKAZ ALTINDA KALAN CANLARIN ÖLMELERİNE YOL AÇACAĞINI SAKIN AKLINIZDAN ÇIKARMAYINIZ.(AMBULANS VE DİĞER ÖNCELİKLİ ARAÇLAR AÇIK YOLLARDA RAHATÇA HAREKET ETMELİLER. BİZDE GEÇMİŞTE YAŞANAN HERKES ARABASINA ATLAYIP ANA YOLLARI SAATLERCE AÇILAMAYACAK ŞEKİLDE KİLİTLİYORLAR)


İZMİR VALİLİĞİ AFETLERLE İLGİLİ LİNKİ:
http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1138

20 Temmuz 2011 Çarşamba

NASIL HATIRLANMAK İSTERSİNİZ!

Posta kutuma bir ileti düştü...
Bir internet alıntısı idi, yazarı de belli değildi, ama beni derinden etkiledi...
"HATIRLANMA ŞEKLİNİZ"
BİR doktorun; hastası ile onun torunu arasındaki konuşmaya tanık oluşunu ve ninenin dünya görüşünü yansıtan bir yazı.
Paylaşmak istedim.
Ya siz nasıl "HATIRLANMAK İSTERSİNİZ!"
Bu karamsar ortamda bunları düşünmek belki bizleri de bir ölçüde rahatlatır...
Ahmet AVCI


HATIRLANMA ŞEKLİNİZ…

"Sen de dedem gibi ölecek misin, anneanne?" sözleri hasta odasında yoğun sessizlik yaşanmasına neden olmuştu. Geçirdiği ameliyatlardan sonra pek toparlayamamış yaşlı bayan hastamızı ilkokula yeni başlamış torunu ve kızı ziyarete gelmişti. Küçük çocukları hasta ziyaretine kabul etmememiz başlangıçta sorun yaratmış, kısa süreli ziyaret için izin koparmışlardı.
Hasta odasında ana kız konuşup dertleşirken torun araya girip sormuştu o can sıkıcı soruyu.
Kafamı eğip elimdeki dosya ile ilgileniyormuş gibi yaptım. Hastamız torununu yatağın kenarına oturttu. Ellerini tutarak
"Şimdi değil, iyileşip eve döneceğim, merak etme. Hemen ölmeyeceğim.
Ama er veya geç hepimiz öleceğiz" dedi.
Torun yanıttan pek tatmin olmuş gibi değildi.
        - Ama bu haksızlık, anneanne. Ölünce onları bir daha göremiyoruz.
Dedemi çok özledim ben.
        -Merak etme, insanlar ölünce görünmez olurlar ama hepten yok olmazlar.
        Torun bir süre anneannesinin boynundaki kolye ile oynayarak düşündü.
Sonra "Peki insanlar ne oluyor, ölünce" diye sordu. Anneanne önce bana, sonra kızına baktı.
Torununun saçını okşayarak;
              -Bir şekilde aramızda oluyorlar, ölenler. Kimi bir renk, kimi tat veya koku kimi de dokunuş olup geri geliyorlar. Mesela rahmetli annemin yaptığı puf böreğini hiç unutmadım. Nerede o kokuyu veya tadı bulsam annemin orada yanımda olduğunu bilirim. Dedeni ise saçlarımdaki dokunuş ile hatırlarım.
Nerede bir rüzgâr saçlarımı okşasa dedenin yanımda olduğunu düşünür, sevinirim.
        -Peki, sen ölünce ne olup geleceksin, anneanne?
        -Onu sen bileceksin. Beni nasıl hatırlamak istersen o şekilde geleceğim yanına.
        Ziyaret kısa sürmüştü. Onlar odadan çıktıktan sonra hastamız torununu çok özlemiş olduğunu belirterek ziyarete engel olmadığımız için teşekkür etti.
        -Bu küçük torunumu büyüğünden daha çok seviyorum, doktor bey.
        -Torunlarınız arasında ayırım yapmamanız gerekmez mi?
        -Haklısınız ama böyle olmasında biraz kızımın da kabahati var. İlk çocuğunu çabuk büyütmeye çabaladı. Kendince başardı da. Ama hepimizden uzak soğuk, ağır biri oldu çıktı, büyük torunum. Şimdi hepimiz yakınıyoruz ama iş işten geçti.
        -Neden böyle oldu?
        -Ne yazık ki, kızım da diğerleri gibi zamane annelerinden oldu. Çocuğunu en iyi şartlarda, en iyi okullarda en iyi eğitim ile yetiştireceğim diye tutturdu. Çocuğun almadığı ders kalmadı neredeyse. Bale, piyano, tenis, yüzme dersleri yetmedi kolejlerde okuttu. Onunla birlikte ders çalışıp sınavlara birlikte girdi sanki. Şimdi adı sanı duyulmuş kolejlerden birinde okuyor. Ama hepimizden uzaklaştı. Derslerinden başka oyun bilmeyen soğuk ağır biri oldu.
        Bir süre sustu, soluklandı. Elimi tutup yatağında doğruldu.
Yastıklarını düzelttim.
        -Zamane anneleri böyle oluyor, işte. Çocuk yetiştirmeyi yemek yapmak sanıyorlar. Parayı bastırıp en donanımlı mutfakta en iyi malzemeleri kullanırsa yemeğin mükemmel olacağını hayal ediyor, ortaya çıkan yemeğe bakıp neden lezzetli olmadığını soruyor, kabahati mutfakta veya malzemede arıyorlar. Kendilerine hiç kabahat bulmuyorlar. Hâlbuki elinin emeği, sabrı, özeni olmadıkça lezzeti yakalayamazsın. Hele bir sarma sarsınlar da göreyim ben onları. Bu kez de "o kadar emek verdim, kimseye yedirtmem" diye tutturur bunlar.  Sanki analarından böyle gördüler.
Hayat kolaylaşıp hızlandıkça her şeyin aynı kolaylıkla yapılacağını sanıyor bu zamane anneleri. Çocuklarını da çabuk büyütmeye uğraşıyorlar. Onları hızlı yaşlandırdıklarının farkında bile değiller.
        -Yani?
         -Çocuk bu, yetiştiği ortamdaki insanlara anne babasına benzeyecek elbet.
Çocuk onlara benzemeye başladıkça anneler kendi beğenmediği yönlerini çocuklarında görüp kızıyor, nerede hata yaptıklarını bulmaya çabalıyorlar.
İkinci çocukta ise o ilk heves kalmıyor da öyle kurtarıyor onlar kendilerini.
          Boğazı kurumuştu. Bir yudum su içip eskiden ailelerin ilk çocuklarının ağabey ve abla ağırlığı ile yetiştirildiğini ilk çocukların aileyi iyi yansıtma görevi olduğu için daha değerli olduğunu ama artık devrin değiştiğini ailelerin kendilerini değil de hayallerini çocuklarına yüklediğini ilk çocuktan sonra gelenlerin ise daha özgür olgunla şıp aileye daha çok benzediğini anlattı.
            Birkaç gün sonra hastamızın başucunda suluboya bir resim vardı. Mavi gökyüzünde sapsarı güneş ve bir de uçurtma uçuran kız çocuğu vardı, resimde. Hastamız resim ile ilgilendiğimi görünce okumakta olduğu gazetesinden kafasını kaldırıp;
              -Torunum benim için yapmış bu resmi, doktor bey. Resimdeki kız kendisiymiş. Karar vermiş, ben ölünce resimdeki gökyüzünün mavisi olacakmışım, onun için. Gökyüzüne her baktığında benim yanında olduğumu bilecekmiş, böylelikle. Bu sımsıcak güneş ise dedesiymiş.
              Gözleri dolmuştu. Birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden. "Torunumun gözünde gökyüzünün mavisi olacakmışım, dedesi de hepimizi ısıtan güneş. Daha ne olsun?" dedi.
            Öğle arasında bahçeye çıktım.
Yağan yağmurun ardından masmavi gökyüzünde açan güneş, sıcaklığını iyice hissettiriyor, ağaçlar sonbahara hazırlanıyordu.
Hatırlanma şeklinizi, karşınızdakiler değil, sizin yaşamda bıraktığınız izler belirleyecek...

19 Temmuz 2011 Salı

BANKSİS DOĞA YÜRÜYÜŞÇÜLERİNE YENİ KATILIM...

BANKSİS DOĞA YÜRÜYÜŞÇÜLERİ GRUBUNA BUGÜN HALUK ÖZKAN VE RECEP BEY'İN BACANAĞI AHMET ATEŞ DE KATILDI...
İLK KEZ 12 KİŞİ OLARAK YÜRÜYÜŞE ÇIKTIK.
21 TEMMUZ GÜNÜ KARTALTEPE'YE YAPACAĞIMIZ YÜRÜYÜŞÜN AYRINTILARI KONUŞULDU...
FENERBAHÇE DAVASI VE RECEP BEY'İN KAYISILARI YİNE GÜNDEMİ İŞGAL ETTİ...
RECEP BEY'İN YOKLUĞUNDA BOLCA YEDİĞİMİZ KAYISILAR, RECEP BEY GELİNCE SAYILARLA SINIRLANMIŞTI... OYSA "İNSAN SEVDİĞİNE VERDİKLERİNİ SAYAR MI?" ESPİRİSİ YERİNE OTURDU.
FİKRET BEY'İN BUGÜNKÜ YÜRÜYÜŞE KATILIŞI, HERKESİ MUTLU ETTİ, ÖZELLİKLE DE HASAN BEY ÇOK SEVİNÇLİ İDİ...
SAYIMIZIN AZALMAMASI VE HASAN BEY'İN "GÜZ SAYIMI" SENDROMUNUN GERÇEKLEŞMEMESİ İÇİN DUA ETTİK.
EROL BEY'İN PERFORMANSI HER ZAMANKİ GİBİ İDİ.
ABDURRAHMAN BEY'İN FENERBAHÇESİNE DOKUNMAMAYI, SEYFİ BEY DE ÖYRENDİ...
YÜRÜYÜŞ SONRASI DENİZ HARİKA İDİ...





HALUK ÖZTÜRK İLE AHMET ATEŞ YENİKATILAN DOSTLARIMIZ, ARMAN BORULDAY DA UZUN BİR ARADAN SONRA YÜRÜYÜŞE KATILDI. SEYFİ BEY DE YENİDEĞİL AMA DOSTLARINI YALNIZ BIRAKMAK İSTEMEDİ.


DOĞA DOSTUMUZ YILAN DA BUGÜN BİZE EŞLİK ETTİ. DOĞA DOSTU İLE DOSTUM HASAN'IN RESMİNİ YAN YANA KOYALIM ÖNERİSİ YAPILDI AMA DOĞRU OLMAZ DİYE DÜŞÜNDÜM...



14 Temmuz 2011 Perşembe

DOĞANKENT YÜRÜYÜŞ GRUBU İLE BULUŞMA...

BANKSİS YÜRÜYÜŞÇÜLERİ OLARAK, 13 TEMMUZ GÜNÜ DOĞANKENT YÜRÜYÜŞÇÜLERİ İLE BULUŞTUK...
DOĞANKENT YÜRÜYÜŞÇÜLERİNDEN, GRUBUMUZA "HAYAT SEVİNCE GÜZEL" ŞİİR KİTABINI  ARMAĞAN EDEN SAYIN A.YILMAZ ÖZKAYA'YA VE TALAT ALPASLAN'A VE ASİLTAPICIYA TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNARIZ...
AHMET AVCI...





DOĞANKENT YÜRÜYÜŞÇÜLERİNDEN, A.YILMAZ ÖZKAYA, TALAT ALPASLAN VE ASILTAPICI DA ARAMIZDA








7 Temmuz 2011 Perşembe

BANKSİS DOĞA YÜRÜYÜŞCÜLERİ GRUBUNA KATILIM

2011 SEZONUNDA ARAMIZA YENİ DOĞA SEVER KATILMIŞTIR...
ARMAN BORULDAY'YA HOŞ GELDİNİZ DİYOR VE GRUBUMUZUN ÇOĞALMASINI BEKLİYORUZ...